6 Ağu 2008

HANİ SÖZ VERMİSTİK

Hani Söz vermiştik ya birbirimize ßir mart ayında
Hani yeminler etmiştik ya birbirimize , birbirimizden başkasının olmayacağız diye
Hayaller kuruyorduk ya seninle o güzel geçen aşk hikayemizde
Birbirimizin oluyorduk ya hayallerimizde
Kimseler olmayacaktı ya dünyamızda birbirimizden başka
işTe ßenim dünyamda kimse yok artık
Sen gittikten sonra
Şimdi kimbilir yine kime söz veriyorsun kiminle ne hayaller kuruyorsun
ßen hala devam ediyorum seninle olan hayallerimi kurmaya
Eskisinden tek farkı önceden hayallerimizi birlikte kurardık
Şimdi ise ben senli hayallerimi tek başıma kuruyorum
Senin yokluğunla birlikteyim artık
Sensizliği sever oldum..ßende o kadar büyük bir aşk bıraktınki sensizlikte bile mutlu olabiliyorum


Tek başımayım artık biliyorum geri dönmeyeceksin
Sensiz bu dünyanında bir önemi yok aslında
Hasretinle başa çıkamıyorum artık .. Kalbimin haykırışlarını yok sayamıyorum artık
Ne kadar seviyorum desemde boş biliyorum..Gelmeyeceksin..Gittin bir kere çünkü
Ne kadar sensiz olamıyorum desemde gelmeyeceksin tekrar aşkım demiyeceksin tekrar benım olmayakcasın

18 Yaşında bıraktım ben yaşamı
16 yaşında başlamıştım oysaki
19 yaşımda virane bir haldeyim
3 senede kimsenin yaşayamayacağı güzellikler ve acılar yaşadım
Hepsi senin gelmen ve gitmenle başladı ve son buldu
Sen geldin ben yaşamı öğrendim
Sen gittiğinde ben ölmeyi özlüyorum


Şimdi kimlerlesin kim bilir..Kimlere diyorsun aşkım, herşeyim..
ßelki senin için basit sıradan bir aşk oyunuydu bizim yaşadığımız
Ama ßenim için sen herşeydin , herkesten önemliydin..

Yine bir mart ayındayız fakat bu sefer sensiz bir mart ayı..
Sensizliğin 6.ayındayım
Seninle geçen 2 küsür yıl sensiz geçen 6 aydan daha kısa gibiydi benim için..
Artık öLümü özLüyorum senin yerine sen gelmezsin belki o gelir


CANSU YILDIZ

4 Ağu 2008

SENİ YAGMURDAN SONRA SEVECEM

Şimdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yağmurlarını bekle..

Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Saçlarıma ak düşmemiş halimle..
Sen yaşlardayken..
Onsekizimde, yirmimde..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle..
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım..
Sevda alevinde kendi ellerimle...

Şimdi git..
Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..
Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı..
Ve sevdadan hiç söz etmedik..
Say ki, hiç gülmedik..
Aynı şeyleri sevmedik..
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim..
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
Seninle gökkuşağının altından geçeceğim..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim..
Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak..
Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..
Ben seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim

ALINTIDIR:

GÜNAHSIZ AŞK

Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya
Beni benden edişin
Hesap vermeden
Sormadan
Söylemeden sevişin
Buğulu gözlerinde
Bakışların beni bırakır gider ya
Sadece
Sadece sen yokken kendime gelişim
Umulmadık bir yerinde hayatın
Ciğerlerini söküp atarcasına
Kalbindekileri haykıracakmış gibi
Karşımda duruşun
Ve bir kelime bile etmeden
Çekip gidişin
Ve susuşun var ya...

Şakağıma dayanmış bir namlunun
Tetiğini çekmeyişin
Oluk oluk cana hayat veren kanı
Şahdamarda kesişin
Ve beni benden edişin
En yaşanacak zamanında
yaşanmamışlıkların
Çekip gidişin
Ve aşktan ölürken dahi
Sevmiyorum deyişin


ALINTIDIR:
Ve günahsız gidişin
Beni günaha sokar ya...

3 Ağu 2008

Aşk Üstüne

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.



Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.



Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.



Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....



Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...



Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....



Nazım HİKMET

BİR AYRILIGIN ANOTOMİSİ

insanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır" der dostoyevski...


veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yaldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.birlikteliğin örttüğü tüm kusurları, ayrılık sergiler.bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir.



"ölene kadar" diye söz verilmiştir, ama "ölüm yolunda" başka tercihler belirmiştir.



kararsız prensesin vicdanı azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı "aklını başına al" diye fısıldar kulağına; haytası ise "kalbinin sesini dinle" diye çekiştirir eteğinden...



hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar.



"ama"yla biter alelade iltifat cümleleri:



"sen iyi bir insansın, ama arkadaşların kötü", "seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim", "ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim" vs.. vs...



sonra gelsin uykusuz geceler...bir türlü karar verememeler...ruhen gidip gelmeler..."hele biraz daha zaman geçsin" diye nikah ertelemeler...



birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler kollamalar...



"aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için"e kendini inandırmalar...



sonrası hep aynı:



bekleyenin "hani sonbaharda buluşacaktık. hazan geldi geçti, sen gelmez oldun" sızlanmaları...



bekletenin "geliyorum az kaldı" oyalamaları...



bittiğini bile bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa saplanmalar...terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa dolanmalar...veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına, o cümleleri hiçleştiren mayınlar serpiştirmeler... üzgün görünmeler... bağış dilenmeler "...ama kaçınılmazdı" demeler..."sözünden caydın"yakınmalarını "sen de eski sen değilsin. değişmişsin" diye göğüslemeler... asıl kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler... ve son sahne:



terk edenin o mahcup "gönlüm başkasında" itirafına karşılık terk edilenin kırık çalımı:



"uğurlar olsun! ben yoluma devam ediyorum". ihanetler böyledir:ilki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az acı verir. ondan sonra dur durak yoktur: güvenilmez aşık, sevdikçe kıran, gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan biçare dervişe döner. artık acılara hapsolmuştur: buluşmak istedikçe ayrılacak, birleşmeye çalıştıkça parçalanacak, sonunda terk ettiklerinin "ah"ı tutup terk edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır.



Can DÜNDAR

Aç Gözlerini

En sevdiğin elbiseni giydim
Bu gece kokunu sürdüm
Solgun yüzünü okşadım
Sessizce saçlarından öptüm
Yazdığın mektupları okudum
Kana kana su içer gibi
Plaklarını çaldım ah!
En çok o şarkıda özledim seni.

Issızlık kapıyı çaldı, açmaya korktum
gece yarısı
Şehir uykuya daldı, baktım dışarıya
katran karası
Rüzgar telaşla kokunu getirdi bana
aldım koynuma
Buseni hafızamdan koparıp
iliştirdim dudaklarıma
Üşüdüm karanlıkta
Tenine dokundum hissetsin diye
Aç gözlerini

Erguvanlarına su verdim
İçerken benimle konuştular
Yastığını okşadım, kokladım
Anılar uçuştular
Soluğun saçlarımı yaladı sanki yine
bir meltem gibi
Teninin kokusu karıştı kokuma
Yakıştılar

Boğuldum karanlıkta
Yanı başımdasın benden çok
uzaklarda
Ellerimi tut dokun bana
Aç gözlerini.

Attım kendimi caddelere
Yeşil ceketin sardı beni
Yürüdüm üstüne karanlığın korkusuz
Tuttum ellerini.


Can Dündar

Öyle Özlüyorum ki Sesini...

Öyle özlüyorum ki sesini
Beni sevdiğin zamanların namelerini…
Gözlerindeki aydınlığı görmeyeli kim bilir kaç zaman oldu
Kaç ömür geçti üzerinden

Hasretler besledim
Acılarımı büyüttüm de mezun ettim bedenimden
Nasıl bir sebebin vardı bilmiyorum
Terk edip gitmek için??
Gün doğumlarından, yakamozlardan kaçmak için
Nasıl bir sebebin olabilirdi ki zaten?

Özledim…
Tenindeki ıhlamur kokusunu
Kirpiklerinden karşıladığım sabahları özledim
Yokluğuna ağır bedeller ödedim

Ama hala yoksun…
İstanbul’un yosma kokulu sokaklarında geziyorum
Hiçbir kadın benzemiyor sana

Gülümse…
Bu dünya da bana senden kalan tek şey
Hayalin şimdi
Özledim diyorum ya
Gülüşünden karşılarım yokluğunu…

10.06.2006 10:00

Nazlı Demir